“25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde Sokakta Yurttaşlara Kitapçık ve Broşör Dağıtıldı
25/11/2013
Adana Barosu Yönetim Kurulu ve Kadın Hakları Merkezi üyeleri "Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü" temalı el ilanı ve broşür dağıtarak, cinsiyet ayrımcılığı, kadına şiddet ve kadın hakları konusunda duyarılılığın arttırılmasını istedi.
Baro Başkanı Av. Çıtırık: "Çocuk gelinler ülkemizde umutsuz ve mutsuz kadınlar yaratıyor"
"Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü" etkinlikleri kapsamında Adana Barosu Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, Kadın Hakları Merkezi üyeleri birlikte Adliye binasında yapılan basın açıklamasının ardından sokaklarda yurttaşlara kadınların haklarını içeren el broşörü ve kitapçık dağıttı.
Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, Adliye binasında "25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Mücadele ve Dayanışma Günü' nedeniyle düzenlenen basın açıklaması öncesinde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"Geçen yıl bu tarihte yaptığımız basın açıklamasına da yine bir ölüm olayı ile başlamıştık. Dün yine iki olay yaşandı: Adana ve Konya-Ereğli'de. Adana'da 25 yaşındaki Sevtap Pala, eşi ile yaptığı kavga sonucunda boğazına, boynuna, sırtına aldığı bıçak darbeleri sonucunda vefat etmiştir. Konya Ereğli'de 5 aylık evli, 17 yaşındaki Havva Gül Çaymaz, inşaatın 7 . katından atlayarak intihar etmiştir. Bir çocuk gelinin hazin sonudur yaşananlar.
Aile içi Şiddet ve Kadına Yönelik Saldırının her geçen gün arttığını üzülerek gözlemlenmekteyiz. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin kökeninde üç kız kardeş yatmaktadır. 25 Kasım 1960 yılında, Mirabel kardeşlerin Dominik Cumhuriyeti diktatörlüğünün askerleri tarafından tecavüz edildikten sonra, vahşi bir şekilde katledilmesinin bugün yıldönümüdür. Bugün aslında bir ayıp, utanç günüdür. Üç aktivist kız kardeş ülkelerinde demokrasi, temel hak ve özgürlük mücadelesi vermişlerdir. BM tarafından 1999 yılında Mirabel kardeşlerin anısına kadınlara şiddet uygulanmaması amacıyla "25 Kasım, kadına yönelik şiddetin yok edilmesi için uluslararası mücadele" günü ilan edilir. Bir utanç ve insanlık ayıbının yıldönümünde kadınlara yönelik şiddettin dozunun halen artarak devam ettiğini görmek gerçekten üzüntü vericidir.
Erkekler, Ekim 2013'de 22 kadın öldürdüler, 16 kadın ve kız çocuğa da tecavüz edildi. 20 kadın yaralandı. 6 kadın ve kız çocuğu tacize uğradı. Kadınların yüzde 54'ünü eşleri ve nişanlıları öldürdü, yüzde 23'ü boşanmak istedikleri için öldürüldüler, 2013 yılının ilk 10 ayında; 168 kadın öldürüldü. 148 kadın ve kız çocuğuna tecavüz edildi. 170 kadın yaralandı. 123 kadın-kız çocuğuna tacizde bulunuldu. Öldürülen kadınların yüzde 14'ü, yaralanan kadınların yüzde 10'unu koruma tedbiri verilmiş ya da tedbir kararı için başvuru yapan kadınlarımızdan oluşmaktadır. Kadının emeğinden, bedenine kadar sömürüldüğü bir süreçten geçilmektedir. 4+4+4 eğitim anlayışı ile kız çocuklarımızın okuma hakları ellerinden alınmaktadır. Üniversitede okuyan kız öğrencilere evlenmeleri halinde 10 bin TL kredi verilmesi, çocukları olursa bu paranın faizlerinin de alınmayacağı vaat edilmektedir. İş yasasında yapılacak değişikliklerle kadın istihdamının artacağından bahsedilmekte ise de gerçekte kadını çalışma ve iş yaşantısından kopartıp, evde oturtmayı amaçlayan değişiklik olduğu gözlenmektedir. Zaten başbakan insanların kaç çocuk doğurması ve doğum yöntemini de en iyi bilen kişidir. Maalesef, ülkemizde çocuk gelinler nedeniyle, çocukluklarını yaşayamayan kız çocuklarımız bulunmaktadır. Erken yaşta evlendirilen küçük kız çocukları psikolojik ve fiziksel gelişimlerini tamamlayamadan, evliliğin ne olduğunu kavrayacak bilinçten uzak bir şekilde çocuk yaşta anne olarak hem fiziki hem de ruhsal açıdan sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Kız çocuklarımız 15 'in de gelin, 16 'sın da anne, 17 ' sin de mutsuz ve umutsuz kadın olmaktadırlar. Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği karartılmamalıdır. Bugün ülkemizde 181 bin çocuk gelin bulunmaktadır. Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesinin 162. Maddesi, çocuğun erken yaşta nişanlanmasının ve evlenmesinin hiçbir şekilde yasal sayılmayacağını belirtiyor. Bu nedenle Medeni Yasamızda evlilik yaşının yeniden düzenlenmesi ve devletin gerekli tüm önlemleri alması kaçınılmaz olmuştur.
Adana Barosu olarak, Kadına yönelik her türlü şiddetin karşısındayız. Yasal yollardan yürütülecek mücadelede de gereken desteği vermeye her zaman için hazırız "
Kadın Hakları Merkezi Koordinatör Üyi ve Baro Saymanımız Av. Ümit Büyükdağ Özdemir de, "25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Mücadele ve Dayanışma Günü' nedeniyle basın açıklamasını okudu.
25 KASIM KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARASI
MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ
BASIN AÇIKLAMASI
25 Kasım, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, aile içi şiddete ve kadınları, kadın haklarının yok sayılmasına karşı dayanışma günüdür.
Dünya üzerinde yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının giderek artan ve hayatın her alanında maruz kaldıkları cinsiyete dayalı şiddetin, hem kadını hem de tüm toplumu saran sosyoekonomik koşullar, politik gelişmeler ve kültürel etkenlerle birlikte değerlendirilerek çözüm yolları aranmalıdır. Kadına yönelik şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığı yatmaktadır. Kadınlar eğitim, sağlık, çalışma hayatına ve karar alma mekanizmalarına katılım gibi pek çok alanda ayrımcılığa uğramaktadır.
1-37 milyon 671 bin kadın nüfusu olan, toplam nüfusunun % 49,8 ini kadınların oluşturduğu ülkemizde, kadının insan hakları sorunları giderek artmaktadır. Kadınlar her gün şiddet ve cinayetlerle karşılaşmakta, çalışma hayatından uzaklaşmak zorunda kalmakta ve özgürlükleri kısıtlanmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ancak temel hak ve özgürlüklerin korunduğu bir ortamda korunup gelişebileceği bilinci içerisinde, aile içi şiddetle ilgili yenilenen mevzuat ve 'Toplumsal cinsiyet eşitliği' bilincinin geliştirilmesi ve öğretilmesi için eğitim çalışmaları yapılmalı bu konularda toplumun her kesimine ivedilikle eğitimler verilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik eğitim, sağlık, ekonomi, yetki ve karar alma süreçlerine katılım, yoksulluk, medya ve çevre'ye ilişkin politikalar hazırlanarak işlerlik kazandırılmalıdır.
2- Dünya ekonomik forumu raporuna göre; Türkiye kadın -erkek ücret eşitliğinin sağlanması bakımından 135 ülke arasında 85, gelir dağılımında adaletin sağlanması alanında 121, kamu ve özel sektör üst düzey mevkilerde kadın erkek eşitliğinin sağlanması arasında 103.sırada yer almaktadır. TÜİK verilerine göre Türkiye de çalışabilecek yaşta olan kadın sayısı 27,9 milyondur. Ancak çalışan kadın sayısı maalesef sadece 7,7 milyondur. Tüm bu verilere baktığımızda Türkiye'de kadın-erkek eşitliğinin sağlanmadığını, kadını özgür birey yapacak düzenlemelerin yapılmadığını, kadının insan haklarının gelişmesini sağlayacak istihdam yaratacak çözümlerin ortaya konulmadığını görüyoruz. TCK ve İş Kanununda yapılması tartışılan düzenlemelerin kadını ötekileştirerek toplum yaşantısından soyutlamaya yönelik sonuçlar doğuracağı kaygısı taşınmaktadır.
3-İş Kanunu'nda 16 hafta olan doğum izninin 24 haftaya çıkarılmasının kadın istihdamını artırmaya yetmeyeceği, aksine sadece bu konunun gündeme gelmesinin bile kadın istihdamını engelleyeceği toplumun her kesimince dile getirilmektedir. Burada devlete düşen görev, kararlı bir politika uygulayarak çıkardığı ve çıkaracağı yasalardan önce alt yapıyı kurmak; kreş, çocuk bakım evi ve diğer birimlerin kurulmasını sağlamak ve desteklemektir.
4- Evlilik yaşı 18/17 (hakim kararı ile) olmalıdır. Cinsel suçlar evli kadına karşı
işlendiğinde kadının şikayetine tabi olmamalıdır. Yargıtay tarafından cinsel suçların uzlaşma kapsamına alınması çocuk gelinler sorunu çözümsüz hale getirecektir. Kadınlar insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürebilme, çağdaş bir toplumda çağdaş bir birey olarak var olma talebinde bulunmaya devam etmelidirler.
5-Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkındaki Yönetmeliklerin sivil toplum kuruluşlarının tespitleri de dikkate alınarak eksiksiz olarak düzenlenmesi ve ücret karşılığında eğitim almış avukatlar görevlendirilerek aksaklıkları önleyici düzenlemeler yapılarak uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.
6-Cezaevinde kalan kadınlar ve çocuklarının pek çok sorunları bulunmaktadır. Cezaevlerinde görev yapan personelin kadın ve çocuk hakları konusunda bilinçlendirilmesinin ve kadın cezaevlerinin özgün sorunlarının görülerek kadın odaklı bakış açısıyla giderilmesi gerekmektedir.
7-Devlet politikalarının belirlenip uygulanmasında kadının "birey" olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Kadının sorunlarının yalnızca aile içinde olmadığı, yaşamın her alanında olduğu anlaşılmalıdır. Devletin erken evlilikleri teşvik edici ve müdahaleci yaklaşımları nedeniyle kadını eve hapsetme ile sonuçlanacak çalışmaların olduğu endişesi taşınmaktadır .Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına yönelik Uluslararası tüm sözleşmelerin de referans alınması gerekmektedir. CEDAW Sözleşmesi ile son olarak kabul edilen ve onaylanan İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ne" aykırı yasal düzenleme ve uygulamalardan kaçınılmalıdır.
Biliyoruz ki, kadın BİREY olarak dikkate alınmadıkça, sadece korunmaya muhtaç
bir konuma konuldukça, kadın erkek eşitliğinden ve gerçek demokrasiden söz edilmesi mümkün değildir. Kadına yönelik şiddetin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması, öncelikle devletin ve siyasal iktidarların ilgili tüm kurumlarıyla sorumluluk üstlenmesi, ilgili tüm sivil ve resmi kuruluşlarla işbirliği yaparak, yaşamsal öneme sahip bu sorunun ortadan kaldırılması için gerekli sosyal politikaların yaşama geçirilmesi ile mümkün olacaktır.
Ve biz Barolar; yasalardan aldığımız sorumluluk ve güç ile, bu sorunların çözümünde aktif rol oynamaya devam edeceğiz.
ADANA BAROSU KADIN HAKLARI MERKEZİ
Adana Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü ve Baro Saymanı Av. Ümit Büyükdağ ÖZDEMİR
Adana Barosu Yönetim Kurulu ve Kadın Hakları Merkezi üyeleri, TBB Yönetim Kurulu Üyesi Av. Yurdagül Gündoğan, meslektaşlarımızın da izlediği basın açıklamasının ardından Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan kaldırılması amacıyla "25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Mücadele ve Dayanışma Günü'nde sokakta yurttaşlara kitapçık ve broşör dağıtıldı.
Diğer Haberler