Canlı Varlığın Yaşam Mücadelesi
05/06/2012
Adana Barosu tarafından 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle yapılan açıklamada; "Dünyada temiz su kaynakları hızla tükenmekte, su, ülkeler arası bir savaş nedeni olabilecek kadar önemli bir kaynak haline gelmektedir" denildi
5 Haziran Dünya Çevre Günü; 5 Haziran 1972 yılında Stockholm'de toplanan "Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansı"nın yıldönümü olan tarihtir. Bu konferansta BM "temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın temel bir insan hakkı olduğunu karar altına almıştır. Tüm dünyada konferansın toplandığı tarih, dünya çevre günü ilan edilmiştir.
Stockholm'den bu yana, dünyada ve ülkemizde büyük değişimler yaşanmış, ancak değişmeyen olgu çevre sorunlarının kendisi olmuştur. Çevre sorunlarının doğal yaşamı ve insanlığın geleceğini tehdit eder noktaya gelmesi, sorunun yaşamsal önemini de ortaya koymuştur. Çevre, doğa, doğal kaynaklar sadece estetik ve duygusal kaygılardan dolayı korunması gereken değerler gibi algılandıkları sürece bu sorunlar uzun süreçte insan yaşamını tehdit edecek boyutlara ulaşacaktır. Günümüzde çevre sorunları estetik kaygıların çok ötesinde ciddi vahim bir hal almıştır.
Dünyada temiz su kaynakları hızla tükenmekte, su, ülkeler arası bir savaş nedeni olabilecek kadar önemli bir kaynak haline gelmektedir. Artan nüfus ve buna bağlı olarak enerji ihtiyacı nedeniyle Özellikle gelişmekte olan ülkelerde fosil kökenli yakıtlarla insan ve canlı yaşamı tehdit edilmektedir. Bu, doğayı ve çevreyi sadece ekonomik değer olarak gören anlayışın yansımasıdır. Çevre politikalarının, tarım-endüstri-enerji üretimi, kentleşme, ulaşım politikalarıyla bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir. Çevre, doğa, kent felaketi yaşanırken, çevreyi sözde ve sembolik bir içerikte "günü kurtarır" bir biçimde hatırlanması anlamsız kalmaktadır.
Bugün dünya nüfusunun yaklaşık %80'ini oluşturan azgelişmiş ülkeler dünya gelirinin yalnızca %15'ini alırken bu durumun "sürdürülebilir kalkınma" gibi kavramlarla açıklanmasının hiçbir inandırıcılığı yoktur. Çünkü, tüketim mallarının %85'i zenginler tarafından üretilmekte ve enerjinin de %75'i zenginler tarafından kullanılmaktadır.
Kırsaldan kente göç, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik çarpık kentleşme, çevre kirliliği, doğal kaynakların aşırı kullanımı ve tahribi sonucunu doğurmaktadır. Ülkemizde 1980'li yıllardan beri uygulanan genel politika süreçleriyle büyük bir uyum içinde, çevre alanı da yıllar boyunca istismar edilmiş, doğal kaynaklara, doğal yaşama sadece bir ekonomik değer olarak bakılmıştır. Suyun ticarileştirilmesi programının bir parçası olarak, doğa harikası vadilerimizi susuz ve bereketsiz bırakacak iki bini aşkın HES projesi, gelişmiş ülkeler tarafından dünyada 3.dünya ülkelerine kaydırılan onlarca Termik Santral projesi ve en son Japonya tarafından terk edilen yöre halkı tarafından da istenmeyen Nükleer santral projesi bu anlayışın parçalarıdır.
Ülkemizde insanların ve canlı varlığının geleceğini tehdit eder hale gelen çevre sorunlarının çok ciddi anlayış ve politika değişikliğiyle giderilmesi gerektiği açıktır. Günümüzde çevre günü, sembolik anlamından öte insanlığın canlı varlığın yaşam mücadelesi günü haline gelmiştir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
ADANA BAROSU
Diğer Haberler